Inside (2023) filmi, bir sanat hırsızının (Willem Dafoe) planı ters gidince lüks bir penthousedan kurtulmaya çalışırken gerçeklikle bağını yavaş yavaş kaybettiği bir psikolojik gerilim filmidir. Ayrıca Ben Hopkins’in yazdığı ve Vasilis Katsoupis’in ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi olan bir filmdir.

Film, Nemo’nun çocukluğundan bir anısını anlatarak başlar. Bir öğretmen ona evde yangın çıksa kurtarmak isteyeceği üç şeyi seçmesini ister. Nemo, ailesi yerine kedisi, bir AC/DC albümü ve eskiz defterini seçer. Kedisinin öldüğünü, albümü geri vermeyen bir tanıdığına ödünç verdiğini, ama hâlâ eskiz defterine sahip olduğunu söyler. “Sanat kalıcıdır” der. Günümüzde, bir tamirci kılığında, zengin bir sanat koleksiyoncusunun Manhattan’daki yüksek katlı penthouse’una girerek üç adet Egon Schiele eseri çalmaya çalışır, ancak Schiele’nin öz portresini bulamaz. Çıkmaya çalıştığında güvenlik sistemi devreye girer ve daireyi kilitler. İletişim kurduğu kişiler onu yüzüstü bırakır; kaçmaya çalıştığı her girişim boşa çıkar. Bozuk bir termostat penthouse’u çok sıcak, sonra çok soğuk yapar ve Nemo yiyecek ve su sıkıntısı çeker iç bahçedeki zamanlanmış sulama sistemi dışında. Nemo’nun balkona girdiği kuş ağı, bir güvercini de içeriye hapseder. Güvercin açlıktan ölürken Nemo onu izler. Haftalar geçtikçe, Nemo aç kalır ve kaçma girişimleri sonucu yaralanmalar yaşar. Kaçma girişimleri, mobilyalardan dev bir iskele yaparak tavana ulaşmaya odaklanır. Tavanın etrafındaki çerçeveyi, mobilyalardan yaptığı aletlerle parçalamaya çalışır. Genç bir hizmetçiye, “Yasemin” adını verdiği bir kadına, güvenlik kamerası görüntülerini izlediği televizyondan saplanır. Çıldırtıcı bir şekilde, kadın birkaç kez kapının hemen dışında olmasına rağmen, süpürge çalıştırırken kulaklık taktığı için onun kapıyı vurup yardım istediğini duymaz.

Film, Nemo’nun yalnızlık, paranoya, açlık ve susuzlukla mücadelesini, sanat eserleriyle dolu bir hapishanede hayatta kalmaya çalışırken, gerçeklik algısının giderek bozulduğunu gösteren sahnelerle betimlenir. Filmin en başarılı tarafı, izleyiciyi Nemo’nun durumuna indirerek empati kurmaya ve onunla birlikte çözüm aramaya davet etmesidir. Film, Willem Dafoe’nun başroldeki performansıyla öne çıkar. Dafoe, Nemo’nun psikolojik çöküşünü ve yaratıcılığını, hem fiziksel hem de duygusal olarak etkileyici bir şekilde canlandırır. Film, aynı zamanda sanatın değeri, sahipliği ve anlamı üzerine de düşündürür. Nemo, sanat eserlerini çalmakla onlara sahip olabileceğini ve onları koruyabileceğini sanır, ancak aslında onlar onu tutsak ederler. Bu bakımdan zihnimize güzel bir ışık yakan film, sanatın insan ruhuna ne kadar gerekli olduğunu ama aynı zamanda onun ne kadar tehlikeli olabileceğini de gösterir. İnsanın kendi zevkleri, bağımlılıkları ile olan iç hesaplaşmayı da bize seyrettirir. Sanat eserleri, baş karakterimiz Nemo’nun kalbidir. Ailesinden, anne, babasından bile daha çok önemser onları. Ve en hassas noktası uğruna girmiş olduğu çok lüks bir penthouseda Nemo’nun, kendi zevkleri uğruna neler yapabileceğini ve nasıl çürüdüğünü görürüz. En çarpıcı özelliklerden birisi de bu olsa gerek. İnsan var oldu olalı gerek hayvan, gerek bitki, gerek insan, canlı olan her varlığın mutlaka en hassas noktası vardır. Bu hassas, kırılgan noktayı da yine canlı varlığın kendisi belirler. Bu hassas noktası uğruna neler yapabileceğini, neleri göze alabileceğini hayatı boyunca kendisi seyreder, tecrübe eder. İşte filmde de Nemo’nun en hassas noktası olan sanat eserlerinin Nemo’yu nasıl etkilediğini açık ve net, detaylıca, üzerinde durularak ayrıntılı şekilde fark ederiz, öğreniriz. Bu öğreti sadece filmdeki çıkarımlarımıza değil aynı zamanda kendi hayatımıza da yol olur ki olmalı da. Nemo’nun en hassas noktası sanat eserleri, peki bizim en hassas noktamız ne? O en hassas noktamız uğruna nasıl savunmasız bir hale geliyoruz? Onun için neleri göze aldık, neler yaptık? Yemek mi, para mı, aşk mı, makam mı, evimiz, arabamız mı? Bunu kendinize sorun! Tam bu noktada fark etmekteyiz ki film, Nemo eşliğinde kendi hassas noktalarımızı bize sorgulatmakta. Nemo’yu eleştirirken bizler kendimize neler yaptık. Bir de bu açıdan bakarak kendimizi eleştirelim bakalım.

Teknik açıdan ise film başarılıdır. Steve Annis’in görüntü yönetimi, penthouse’un hem lüks hem de klostrofobik atmosferini yansıtır. Lambis Haralambidis’in kurgusu, Nemo’nun zaman ve mekan algısının bozulmasını vurgular. Frederik van de Moortel’in müziği, filmdeki gerilimi ve dramı daha da heyecanlı hale getirir. 73. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, orada En İyi İlk Film Ödülü’ne aday gösterildi. 

Sonuç olarak Inside (2023) filmi, izleyiciyi sürükleyen, sarsan ve düşündüren bir psikolojik gerilim filmidir. Film, hem senaryosu hem de oyunculuklarıyla dikkat çeker. Bununla birlikte sanat ve insan arasındaki karmaşık ilişkiyi de sorgular. Gerilim, özellikle psikolojik gerilim türlerini sevenler için muhakkak tavsiye edebilirim.

Film ile ilgili beğendiğim durumlar:

  • Film, izleyiciyi Nemo’nun bakış açısına sokarak, onun yaşadığı korku, umut, çaresizlik ve çılgınlık duygularını hissettirir. Nemo’nun gerçeklikle bağını kaybettiği sahnelerde, özellikle de Yasemin’e takıntılı olduğu sahnelerde izleyici de şaşırır ve rahatsız olur.
  • Film, sanatın insan hayatındaki rolü ve anlamı üzerine ilginç sorular sorar. Nemo, sanat eserlerini çalmakla, onlara sahip olabileceğini ve onları koruyabileceğini sanır, ancak aslında onlar onu tutsak ederler. Film, sanatın insan ruhuna ne kadar gerekli olduğunu, ama aynı zamanda ne kadar tehlikeli olabileceğini de gösterir. Sanat eserinin bağımsızlığına, sadece o eserin sahibi olan kişinin tekeli altında olmadığına da vurgu yapılır.
  • Film, Willem Dafoe’nun başroldeki performansıyla öne çıkar. Dafoe, Nemo’nun psikolojik çöküşünü ve yaratıcılığını, hem fiziksel hem de duygusal olarak etkileyici bir şekilde canlandırır. Dafoe, filmde tek başına olduğu için izleyiciyi sıkılmadan ve ilgisini kaybetmeden film boyunca kendine bağlar.

Film ile ilgili beğenmediğim durumlar:

  • Film, bazı yerlerde çok uzun ve yavaş ilerler. Nemo’nun kaçma girişimleri, özellikle de tavana ulaşmaya çalıştığı sahneler, gereğinden fazla uzatılmış ve tekrar edilmiş gibi görünür. Film, bu sahneleri kısaltarak veya farklılaştırarak daha dinamik ve akıcı bir tempo yakalayabilirdi.
  • Film, bazı mantık hataları ve tutarsızlıklar içerir. Örneğin, Nemo’nun penthouse’a nasıl girdiği, güvenlik sisteminin nasıl çalıştığı, Yasemin’in neden kapıyı açmadığı, Nemo’nun neden kendini yaraladığı gibi sorular, filmde yeterince açıklanmaz veya tatmin edici bir şekilde çözülmez. Film, bu soruları daha iyi bir şekilde yanıtlayarak veya önleyerek, izleyicinin filmdeki gerilimi bozmadan izlemesini sağlayabilirdi.
  • Filmde, en son sahnede izleyiciyi tatmin etmeyen ve belirsizliklerle dolu olan bir final ile karşılarız. Nemo’nun kaderi, filmde belirsiz bir şekilde bırakılır. Film, Nemo’nun gerçekten kaçıp kaçmadığını, öldü mü yoksa hayatta mı kaldığını, Yasemin’in onu gördü mü görmedi mi gibi soruları cevapsız bırakır. Bu sorulara daha net bir şekilde yanıt vererek veya izleyiciye daha fazla ipucu vererek daha tatmin edici bir final ile film sonlanabilirdi. Eminim ki final sahnesinde kimse filmin bitişini zihninde netleştirememiştir. Eğer ki zaten film biterken final sahnesinde seyircinin aklında belirsizlik oluşturulmak istenmişse de bu konuda Yönetmen ve Senarist başarılı olmuş diyebilirim.

Sonuç olarak Inside (2023) filmi, izleyiciyi sürükleyen, sarsan ve düşündüren bir psikolojik gerilim filmidir. Hem senaryosu hem de oyunculuklarıyla dikkat çeker. Sanat ve insan arasındaki karmaşık ilişki çok başarılı bir şekilde sorgulanır. Psikolojik gerilim türünü sevenlere filmi muhakkak tavsiye ederim. Ne yazık ki bazı yerlerde filmin çok uzun ve yavaş ilerlemesi onun seyir zevkini azaltarak sıkıcılığını arttırır. Filmde yüzeysellik değil de ayrıntılara ağırlık verilmesinden kaynaklı olarak bazı mantık hataları ve tutarsızlıklar öne çıkar ve sonunda izleyiciyi tatmin etmeyen bir final yapar. Eğer ki bu eksiklikler giderilmiş veyahut da azaltılmış olsaydı daha iyi bir film karşımıza çıkardı. İzlemeye değer ama mükemmel değil. Tüm bunları ele alacak olursak düşünce güzel, verilmek istenen mesaj güzel ama daha fazla potansiyele sahip olabilirdi.

Yorum bırakın

Trend

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

Abdullah Etka Karadeniz sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et