Her ne kadar klişe deyip bir kenara atsak da o eski öğütlerden halen öğrenmemiz gereken çok ince ve hassas anlamlar vardır. Bu yüzden bir kere daha takdir ediyorum bu filmi. Eğer klişeleri kenara atmayıp onları sürekli canlı tutsaydık bu kadar bozulmazdı toplumlar, ülkeler, hayatlar ve biricik dünyamız!

Filme her ne kadar bazı eleştirmenler klişe dese de ben bu filme yeniden revizyon diyorum. Dış bir ses eşliğinde başlayan film, başlarda bakış açımızı her ne kadar sabit bir ölçekte tutsa da öğrencileri tarafından çok sevilen öğretmen Bay D (Ryan Reynolds)’yi, onu kıskanan ve babasının gölgesinde kalmaktan korkan meslektaşı Matt Warner (David Paymer)’ın gözünden hastaneye yatmış vaziyette seyrederiz. Daha sonradan öğrenmekteyiz ki bu çok neşeli gözüken, karizmatik olan ve öğrencileri tarafından sevilen öğretmenimiz Bay D aslında ileri derecede akciğer kanseridir. Fakat buna rağmen çevresine asla hastalığını hissettirmez. Her daim neşeli, pozitif enerjili ve ne şartlar altında olursa olsun mutluluğu yüzünden hiç eksik etmeden hayatını yaşar. Ölüme yakın olduğunu bilmesinden kaynaklı olarak kafaya pek bir şey takmaz, sadece ama sadece etrafa iyilik, mutluluk ve güzellik saçar. Ölüme yakın insanların birçoğu da öyle değil midir? Hep çevresine karşı güler yüzlü, iyilik meleği gibi… Çünkü kötülüğün kendisine fayda getirmeyeceğini ve asla da getirmediğini son nefesini almak üzere olan herkes bilir. Peki onu çekemeyen kıskanç öğretmenimiz Matt Warner ne yapar? Rakibi var saydığı Bay D’nin hastalığını öğrenince adeta bambaşka bir kişiliğe dönüşür. Aslında Matt Warner karakterinden öğrenmekteyiz ki değişim, o kadar zor bir şey de değildir. Değişim kolaydır, yeter ki bizler onu istemeyi bilelim! Bu değişimle birlikte kötülük tamamen eriyerek yerini iyiliğe bırakır.

Filmde kötülüğün yok olup iyiliğin ortaya çıktığı andan itibaren eminim ki hepimizin içerisinde istemsiz bir şekilde neşe, mutluluk gül gibi açmaya başlar. Belki oyunculuklar eleştirilebilir, sahneler eleştirilebilir ama kimse filmin metaforunu, mesajını eleştiremez. Çünkü filmin bize verdiği mesaj, nereye giderseniz gidin evrensellik özelliği var olan bir mesajdır. Peki nedir bu mesaj? Mesaj önyargılarımıza meydan okur, aklımızdaki sabit taşları yıkar. Hoşgörünün egemenliğini vurgular. Zaten insanlık doğdu doğalı kimler öfkeyle, kibirle, kıskançlıkla, hasetle hareket edip de huzuru bulabilmiş ki? Kimse! Filmde de çok açık ve net görülmektedir ki neşeyle, mutlulukla, hoşgörü, saygı ve sevgi ile hareket edenler ebedi huzur içerisinde hayatlarını devam ettirmektedirler. Bu bakımdan tüm insanlığa güzel bir ders veren film, mutlu son ile biterek içimize neşe tohumlarını saçar.

Yorum bırakın

Trend

WordPress.com’da bir web sitesi veya blog oluşturun

Abdullah Etka Karadeniz sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et